Groceryshop 2021’Den 4 Ana Başlık ve Amerikan Gıda Perakendesi
Her yıl, yurt dışında ve yurt içinde sektörün nabzını tutan önemli etkinliklere katılmaya çalışıyor ve bu etkinliklerden edindiğimiz izlenimleri ve aldığımız notlarımı da çeşitli platformlarda paylaşmaya özen gösteriyorum.
Bu yıl pandemi sonrası yüz yüze etkinlikler henüz yapılmaya başlandığından biraz daha özen ve ilgi istiyor, kanatimce. 19-22 Eylül tarihleri arasında gıda perakendesinin nabzının tutulduğu ve her yıl Las Vegas’da gerçekleşmekte olan 2100 katılımıcı, 170 konuşmacının kayıt yaptırdığı Grocery Shop’daydık. Pandemi döneminden itibaren ilk kez gerçekleşen etkinlikte özellikle Avrupa’dan Amerika’ya uçuş kısıtlaması nedeniyle potansiyelinin biraz altında gerçekleşmesine rağmen geniş ve etkin bir katılım vardı. Sektör beraber sohbet etmeyi ve değerlendirmeyi özlemiş gibiydi.
Konferansta en çok ele alınan ana başlık; müşteriye “Kolaylık” iken ve tüm sektör paydaşlarının çıtayı yükseltmeye çalıştıkları ve çok çetin bir rekabetin olması sebebiyle çok konuşulan konu ise “Hız” idi.
“Çevresel sürdürülebilirlik ve yiyecek ısrafının azaltılması” çok daha ciddi ele alındı. Bunun yanı sıra “Perakende medyası” ve tedarikçi işbirliği öne çıkan diğer bir başlıktı benim için.
“Kolaylık”, teslimat hızını ve müşterinin ihtiyacı olan ürünlerin ağırlıkta olduğu bir ürün portföyünü, mağazaya gelen müşterinin alışverişini çabuk tamamlamasını, cazip fiyatlar ile ürünlerin sunulmasını ifade etmekte. Bu noktada Kroger, Albertsons, Target gibi firmaların yanı sıra pandemi döneminde iş hacminde patlama yaşayan Doordash, Gopuff gibi firmaların müşteriye sundukları yeni kolaylıklar anons edildi. Amerika pazarında gıda ürünleri sipariş ve teslimatındaki pazar lideri firması Doordash, “Doubledash” duyurusunu yaptı ve Doubledash ile bir siparişte birden fazla mağazaya ait ürünü tek bir teslimatta yine kısa sürede alma imkanı vermeye başladıklarını anons etti. Bu duyuru ile bağlantılı olarak Doordash ile iş ortaklığı yapan Albertsons müşterilerin hatırı sayılır bir kesiminin gıda siparişi verdiğinde yemek ile de bir ihtiyaca sahip olduğunu, bu doğrultuda “Doubledash” ile Albertsons süper market müşterilerine kolaylık sağlamak için restaurant siparişlerini de aynı teslimatta sunacaklarını anons etti. Doordash CEO’su pazaryerinin ötesine gidip herşey dahil servis sağlayıcı olma misyonunu yapılan söyleşide dile getirdi. Uber, Doordash ve instacard’ın pazaryeri olarak çıktıkları yolda hizmet verdikleri firmaların birçok operasyonunu üstlenen servis sağlayıcı olma stratejileri sektördeki dinamikleri değiştirmeye devam edecek gözüküyor.
Dışarıdan yemek sipariş etme konusu Amerika’da gıda perakendesi ile beraber ele alınıyor. Doordash CEO’su Xu tüketicilerin haftada 20-25 kez, ayda ise 100 kez yemek yediklerini, yemek ile gıda perakendesi ürünleri arasında önemli bir bağ olduğunu ve Doordash’in perakendecilere küçük bir yatırım ile girecekleri iş saatleri dışında da sevkiyat imkanı sunacakları bir platform sunacaklarını ifade etti.
Gıda ürünleri teslimat firması Gopuff CEO’su Gola, kısa zaman diliminde, müşterinin ihtiyacı olan ürünleri sunmak için söz konusu ürünleri uçtan uca yaşam döngösü ile tümleşik bir iş modeline odaklandıklarını 500’ün üzerindeki yerel otomasyona dayalı sevkiyat (MFC), şoförlerin dahil olduğu 10000 çalışanları Covid-19 testleri, dondurma, pizza ve evcil hayvan ürünlerini ortalamada 20 dakikada teslim edecek bir operasyon yürüttüklerini belirtti.
Hız açısından 10 dakikanın altına düşebilen teslimat süreleri ile Türkiye’nin Amerika’nın önünde olması birçok konuşmada Avrupa’nın Amerika’dan daha ileride olması şeklinde ifade edildi. Bazı kişilerin direkt Türkiye’nin hızlı teslimat konuda çok iyi olduğunu dile getirdiğine şahit oldum. Amerika’da hız konusunda 30 dakikaya inebilmek önemli bir başarı olarak değerlendirilirken, Amerika’lı Gopuff’ın bazen 15 dakikaya kadar teslimat süresini düşürmesi büyük dikkat çekmekte. Amerika ve Avrupa ülkeleri hız konusunu; tamamen otomasyona geçmiş mağazanın belli bir alanına ya da müşteriye kapalı bir mağazadaki “Micro Fullfilment Center (MFC)” diye ifade edilen sistemler ile çözmekte. Ancak MFC’lerin maliyetlerinin geri dönüş süresi Batılı işgücü maliyetlerinin yüksek olduğu ülkelerde dahi çok uzun. Bu noktada kısa vadede Türkiye’den Taro ile Migros’un konumlandırdığı tarzda yarı otomasyona dayalı sistemlerin, tam otomasyona dayalı sistemlere göre bugün için maliyet ve getiri oranı en iyi çözüm olduğunu Tomorrow Retail Perakende firması konferans ile ilgili sosyal medyada paylaştığı izlenimlerinde dile getirdi. Online siparilerin hızlı bir şekilde toplanması konusunun arkasındaki tam otomasyon veya yarı otomasyona dayalı donanım odaklı sistemlerin başarılı olabilmesi için anlık stok takibi, toplama alanında doğru ürün porföyünün bulundurulması, bulundurulan ürünlerin talep tahminlemesi ve çözümün arka ofis sistemler tümleşik çalışması dikkate alınması gerekiyor.
Konferansda tartışılan şey sadece online siparişlerin kapıya 30 dakika altında erişmesi değil, aynı zamanda müşterinin mağaza içerisinde alışverişini self servis imkanlarla da beraber hızlı bir şekilde tamamlayıp çıkması idi. Kroger CEO’su Kroger Now hızlı teslimat ile ilgili stratejilerinin altını çizdi. Instacard ile olan işbirlikteliği ile bu operasyonu yapma planlarını anlattı. Kroger merkezi depo üzerinden dağırtım stratejesi ile hızlı teslimatta sektöredeki rakiplerine göre geride kalmasını Instacard ile çözme yoluna gitmiş. Aslında Kroger ölçeğindeki bir şirketin kendi başlarına mağazadan teslimatı yapabilmeleri daha sağlıklı strateji olabilirdi diye düşünüyorum.
Amerikan gıda perakendesinde gündemin hız etrafında döndüğünü ve bu noktada perakendecilerden çok Doordash, Instacard, Gopuff, Shipt, Uber Eats’in pazara ne sunduklarının peşinde olduklarını söylemek yanlış olmayacaktır. Bununla beraber konferanstaki bazı uzmanlarla beraber hemfikir kaldığımız konu, perakendecilerin online operasyonları üçüncü parti firmalara bırakarak sahip olduğu müşterilerin verisini ve kontrolünü de bırakmış oldukları ve bununda orta ve uzun vadede kayıp yaratacağı idi.
Konferansta dikkatimizi çeken bir diğer konu da perakende medyası ve tedarikçi ile beraber veriye dayalı işbirliği idi. Son tüketiciye dayalı birçok kampanya; dijital kanallar ve medya üzerinde, müşteri alışverişe başlamadan önce çok daha etkili yapılabilir ve geri dönüş oranları artabilir. Coresight analistinin yaptığı yoruma göre hızlı teslimat için müşteriden direkt karşlığı alınamayan maliyet artışı, pazarlama sürecindeki verimlilik artışı ile kapanabilir. Konu ile ilgili AT&Kearney’in düzenlediği bir oturumda en çok ilgimi çeken özellikle yeni kazanılan müşteriler ile ilgili verilere sahip olacak bir platformu herkesin hizmetine sunmak ciddi başarı sağlayacak ve yeni ürün lansmanları aylarca süren uzun periyodlardan bir kaç hafta mertebesine kadar inebilecek.
Konferansda çoklu ele alınan başlıklardan birisi de taze gıda israfı ve çevresel sürdürülebilirlik idi. Amerika pazarında yiyeceklerin %40’ının tüketiciye ulaşmadan ısraf olması problemi ciddi şekilde birçok konuşmacı tarafından ele alındı. Unilever Gıda, Yiyecek ve İçeceklerden sorumları Küresel Başkanı Hanneke Faber yiyecek ısrafını önlemek ve gıda üretim potansiyelin artırmaya yönelik toprağı yenileyen pozitif doğal üretim, bitki bazlı üretime Hellmann’s mayonez ve Ben&Jerry dondurma gibi ürünlerde ağırlık verme, küresel anlamda yaklaşık üçte biri ısraf olan yiyeceklerdeki kaybı yarıya indirmeye yönelik hedefler ve bu doğrultuda gıdalara ilave besin maddeleri ekleyerek çifte pozitid beslenme stratejilerini dile getirdi. Sürdürebilirlike konusunda hassasiyetin artığı sektörde şirketlerin finansal açıdan da destek alması ile ilişkilendirilen ESG (Environmental Sustainability and Governance) “Çevresel Sürdürülebilirlik ve Yönetişim” skorlaması ile gıda sektöründeki firmalarına olanface teşviklerin Avrupa’dan sonra Amerika’da da artacağı mesajlarını duyduk. Taze besinlerin ısrafını azaltmak için talep tahminleme, içgörüye dayalı stok yönetimi, raf ömrü dolmaya yaklaşan ürünlerin başka kanallara yönlendirilmesine yönelik bilişimsel çözümlerin daha işin içerisine girmesi de kaçınılmaz olacak gözüküyor.
Pandemi pek çok dinamiği değiştirdi ve belki de süreklilikleri ile ilgili soru işareti olan bazı firmaları devleştirdi. Artık hiç birşey durağan değil, önümüzde bizi bekleyen “yeni normal” veya bazılarının dediği gibi “hiç normal” dönemde gelişimleri hepimizin çok iyi okuyup, operasyonlarımıza yansıtmamız gerektiği bu dönemde stratejik açıdan doğru yorumlama, değer yaratma, veriye dayalı otomasyon ve hızlı aksiyonun başarının reçetesi olduğunu düşünüyorum.